Şeytanın Tuzakları Kuran’da Bildirilmiştir
Geçmişte, şu anda ve gelecekte insanların en tehlikeli düşmanı olan şeytan, insanları Allah’ın yolundan saptıracağına ve cehenneme sürükleyeceğine yemin etmiştir. Böylece insanları kandırabilmek ve ardından sürükleyebilmek için sinsi oyunlar düzenlemiştir.
“Dedi ki: Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık,
andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların
tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”
(Hicr Suresi, 39-40)
İnsanlardan bazıları, şeytanı tam anlamıyla tanımamaktadırlar. İnsanların şeytandan korunabilmeleri için ilk olarak onu çok iyi tanımaları gerekmektedir. Nasıl oyunlara başvurduğunu, insanları kandırmada neleri nasıl kullandığını çok iyi kavramak gerekmektedir.
Şeytan ile ilgili bilinmesi gereken ilk konulardan bir tanesi de, onun geçmişten kıyamete kadar sürdüreceği bir çalışma olan insanları batıl dine çekme düşüncesidir. İlk insan Hz. Adem’den bu yana, insanlara sinsice yaklaşarak, aynı hayat biçimini, kendi sapkın dinini aşılamaya çalışmaktadır.
İnsanları Allah’ın yolundan ayırarak, kendisi gibi Allah’a isyan etmeye teşvik eden şeytanın en önemli ve kesinlikle sakınılması gereken özelliği sinsi ve kaypak olmasıdır. Şeytan bu özelliği ile insanlara onlar farkında değilken yaklaşabilmektedir. Çünkü insanlara gerçek amacının Allah’a isyan olduğunu açıklayarak yaklaşırsa, başarısız olacaktır. Şeytan insanlara, “Yaratılıştan bu yana sizleri kandırmak için uğraşıyorum ve kıyamete kadar da uğraşacağım, böylece benimle birlikte sonsuza kadar cehennemde yaşayacaksınız, bunun için size yalanlar söylüyorum ve sizleri aldatıyorum” diyerek yaklaşırsa elbette ki istediği sonucu alamayacaktır. Hatta bu durumda ona karşı çok büyük tedbirler alınacak ve oyunları daha kolayca görülecektir. İşte bu sebeple şeytan insanlara açık açık değil, sinsice yaklaşır. İnsanlara onların düşmanı olduğunu hissettirmemeye özen gösterir. İnsanlara “Ben doğrusunu biliyorum, hep birlikte Allah’a isyan edelim, kendi dinimizi kuralım” demez. Aslında bunlar sinsice yaklaşımların da en son aşamasıdır. Fakat en son gerçek amacına ulaşabilmek için insanlara bunları çeşitli bahanelerle tanıtır.
Samimi inananlar için şeytanın bu özelliğini anlamak çok kolaydır. Çünkü şeytan kendisi, insanlara nasıl yaklaşacağını bildirmiştir:
“Dedi ki: Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.” (Araf Suresi, 16-17)
Şeytan, insanlara doğrudan yaklaşmaz. Güzel olanı çirkin, doğru olanı yanlış, kötü olanları iyi, iyi olanları kötü göstermeye çalışır. Aldatıcı olabilmek için süslü sözler söyler, insanların yanlış yaptıklarını, doğru olduğuna ikna eder. Hayırlı ve güzel davranışları da çirkin ve zavallı insanların yaptıkları davranışlar olarak gösterir. Dünya hayatını süslü ve çekici gösterir. Allah’ın dini ile ilgili onları gerçek olmayan düşüncelere iter. En basit konuları bile içinden çıkılamayacakmış gibi gösterir, Allah’ın emirlerini yerine getirilemeyecek kadar zor olduğuna ikna etmeye çalışır. Dünya hayatının menfaatlerinin elde edilmesi şart, ahretin ise çok uzak ve hayal olduğuna insanları inandırmaya çalışır. Şeytan insanları daima takip eder. En küçük bir zayıf anlarını kaçırmak istemez. Her insanın kendisi gibi nankör, sinsi ve kaypak bir kişi olmasını ister.
Şeytanın sinsi tuzaklarına düşüremeyeceği insanlar ise sadece samimi inanan müminlerdir. Müminler Kuran’ı çok iyi bildikleri için Rabbimiz’in şeytan hakkındaki öğütlerinden de haberdardırlar.
“Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı–gücü yoktur.’’ (Nahl Suresi, 99)
Mine Çakır